Kaygı veya endişe yaşamın bir parçası ve türümüzün devamı için de elzem fakat modern yaşamın getirdiği stres kaygılı beyin sayısını arttırıyor ve bir çoğumuz için önemsiz olan tehlikeler bazı kişilerin hayatlarını altüst edebiliyor. Bu nedenle kaygı ve beyin arasındaki bilimsel çalışmalar ve yetişme tarzımızın kaygı bozukluğundaki rolünü bilmek önem kazandı. Zira modern toplumlarda her beş kişiden birinde kaygı bozukluğu veya anksiyete bozukluğu, hastalığı olduğu düşünülmekte ve konunun ne kadar vahim olduğu görülmektedir. Bu yazıda endişe veya kaygının ve panik atağın nöroanatomisinden bilimsel araştırmalar ışığında bahsettim. O halde hadi kaygılı beyine başlayalım:
İşten çıkmasına daha kırk dakika vardı ve fena halde yorulmuştu. Her gün ama her gün aynı iş yerine aynı saatte aynı asansör ile çıkmaktan çok bunalmıştı. Paydos için kalan zamanını, her zaman yaptığı gibi sosyal medyada geçirecekti; onun için ve belki de herkes için ofisin son ve ilk saatleri günün en zor anlarıydı.
Sosyal medyadaki tüm arkadaşları ya siyaset ya ekonomi ya da felaket haberleri paylaşmıştı. Başlıklar farklı kelimelerle aynı duyguları anlatıyordu: “Kediyi kurtarmaya Çalışırken Az Daha Canından Oluyordu”, “Ünlü Ekonomistten Dolar Yorumu: Tüm yatırımcılar Türkiye’den kaçıyor. Doların yükselişi durdurulamaz ve yeni yılda alım gücü %50 daha azalacak.”, “Az Kalsın Facia Yaşanıyordu: Hız limitini aşan sürücü anaokulun duvarına çarptı. Çocukların derste olması facianın önüne geçti”, “IŞID’in Yeni İnfaz Görüntüleri”, “İşsizlikte Rekor!” Okumaya devam et